İlk kol saati Abraham Louis Breguet tarafından, 1810 yılında yapıldığından bu yana çok uzun zaman oldu. O yıllarda birileri akıllı kol saatlerinden bahsedecek olsa kulağa muhteşem bir buluş gibi gelebilirdi, fakat bugün akıllı saatlerin beklendiği kadar başarılı olmadıklarını görüyoruz. Peki bir akıllı saat ne yapar? Bu soruya verilebilecek birçok cevap var ve belki de akıllı saatlerin başarısızlığın altında, bu cevapların çeşitliliği yatıyor.
Akıllı Saatlerin Evrimi
1972’de Hamilton Watch Company ve Electro/Data Inc. Pulsar adlı ilk dijital saati geliştirdi. Bu o dönemde büyük bir yankı uyandırdı ve aslında akıllı saatlerin gelişimi için de önemli bir adım atılmış oldu.
Günümüzde kullanılan akıllı saatlere en yakın saat ilk olarak Seiko tarafından üretildi. 1980’lerin sonunda üretilen modeller, bilgisayara bağlanabiliyordu. Sonunda 1994’de üretilen Timex Datalink modeli bir bilgisayara kablosuz olarak bağlanarak veri indirmeyi başaran ilk kol saati modeli oldu.
İlk akıllı saat, 1998’de Steve Mann tarafından geliştirilen Linux adlı saat olarak bilinir. Elbette o dönemde James Bond filmlerinden fırlamış gibi görünen bu araçlar, henüz yaygınlaşmamıştı. Akıllı saatlere toplumun geniş kesimleri tarafından ilgi duyulabileceğini gösteren ilk firma ise Pebble oldu. 2012 yılında Kickstarter’da başlattıkları kampanya 10 milyon dolarlık destek alınca, akıllı saatlerin de kaderi değişmiş oldu.
Akıllı saatlerin beklendiği kadar yaygınlaşmamasının arkasında birçok etken var. Bunlardan birinin fiyat olduğunu söylemek zor, zira bugün piyasada 50 TL ila 3000 TL arasında fiyatlarla akıllı saat bulmak mümkün. Bu saatler nabzınızı ölçebilir, adımlarınızı sayabilir, telefonunuza gelen aramaları size gösterebilir, aramalara mesajla geri dönmenizi ve daha birçok farklı fonksiyonu sağlayabilir. Günümüzde telefonlarımızın artık bir organımız, adeta vücudumuzun bir parçası gibi taşıdığımız düşünülürse, aslında telefonun yapamadığı çok az şeyi yapabilir durumda olduklarını söylemek yanlış olmaz.
Telefon Artık Saat Kadar Yakın
Akıllı saatin en büyük dostu onun aynı zamanda en büyük düşmanı diyebiliriz. Akıllı telefonlar olmadan pek anlamsız olan akıllı saatler, aslında akıllı telefonlar var olduğu için de anlamsız kalıyor olabilir. Yani telefonlara o kadar alıştık ki, aslında çoğumuz saat takmayı yıllar önce bıraktık. Çünkü telefonumuzda en güncel haliyle tarih ve saati istediğimiz anda görebiliyoruz. Ayrıca telefonlarımızdan neredeyse hiçbir zaman ayrı kalmıyoruz. Daha önce kullandığımız bir araç olan saati tam da kolumuzdan çıkarmışken, şimdi kolumuza başka bir araç takmamız için bunun ya bir aksesuar olması, ya başka hiçbir aracın yapamadığını yapması ya da sahiden bir “must have” olması yani popüler ve herkes tarafından arzulanır hale gelmesi gerekir. Peki akıllı saatler bu özellikleri taşıyor mu?
Bazılarını evet. Mesela spor yaparken yanınıza telefon almak pek de pratik olmayabilir. Bu durumda akıllı saatin sizin fiziksel aktivitelerinizi, sağlık göstergelerinizi takip edip kaydetmesi iyi olur. Fakat facebook bildirimlerinizin sürekli kolunuzda titreşim yaratması hayatınıza ne katar? Bunu zaten telefonunuz da yapıyor. Aslında bu tarafından bakınca, fitbit gibi sağlıklı yaşam odaklı bilekliklerin, akıllı saatlerden daha iyi konumlandırıldığını söylemek mümkün. Üstelik bu sağlıklı yaşam bilekliklerinin de aslında akıllı saatlerden eksik kalan bir tarafı da yok.
Saat Aynı Zamanda Bir Aksesuar
Tarih boyunca kol saatlerinin sadece işlevsel birer araç değil, aynı zamanda şık ve statü göstergesi birer aksesuar oldukları da su götürmez bir gerçek. Akıllı saatler ilk çıktıklarında tasarımlarından ötürü genellikle çocuk saatlerine benzetiliyorlardı. Şimdilerde çok daha şık, özelleştirilebilir versiyonları çıksa da, yine de kolunuzda şık bir Rolex taşımakla aynı şey olduğu söylenemez çünkü hala görece büyükler ve aslında bir kısmı gerçekten de şıklık için değil, işlevi için tasarlanmış durumda.
Akıllı Saatler Güvenli mi?
Son yıllarda çocuklar için üretilen özel saatlerle çocuklarınıza ulaşabilir, gps üzerinden nerede olduklarını görebilirsiniz. Hem de çocuğu telefon ekranına maruz bırakmadan! İlk bakışta bu da harika bir fikir gibi görülse de, çocuklar için üretilen akıllı saatler bazı Avrupa ülkelerinde endişe yarattı. Eğer siz çocuğunuza her an ulaşabiliyor, ve gps üzerinden nerede olduğunu görebiliyorsanız, aynı şeyi internet korsanlarının da yapabileceği düşünülüyor. Yani çocuğunuza zarar vermek isteyen kişiler onun lokasyonunu görebilir ve hatta saatlerine sahte mesajlar göndererek onu yönlendirebilirler. Bu yüzden de çocuklarımıza hem telefon verirken hem de zararsız gibi görünse de akıllı saat verirken dikkatli olmakta fayda var. Ayrıca yetişkinler de akıllı saatleri üzerinden konuşmalarının dinlenmesinden endişe ediyorlar fakat bu endişe herhangi bir telefon ya da bilgisayar için de geçerli. Kısacası her ne kadar güvenlikle ilgili bazı çözülememiş sorunlar olsa da, aynı sorunlar etrafımızdaki birçok elektronik araç için de geçerli.
Yatırımlar Devam Ediyor
Her şeye rağmen akıllı saatler ile ilgili yatırımlar devam ediyor ve satışlar da şimdilik artıyor gibi görünüyor. Bugün farklı markaların web sitelerine girdiğinizde, akıllı saatlerin spor ve sağlıklı yaşama dair faydasını ön plana çıkaranlar olduğu gibi yine sporu ön planda tutan fakat aynı zamanda “bağlantıda kalmayı”, çoklu kayış seçenekleri ve özelleştirilebilir ekranları ile “kişiye özel şıklığı” da ön plana çıkaran markalar da olduğunu görebilirsiniz.
Sonuç olarak akıllı saatler beklendiği kadar başarılı olamadı fakat pazarda doğru bir konumlandırma ile aslında uzun soluklu bir başarıyı yakalamaları da mümkün, zira en son satış rakamlarındaki artış da bunu gösteriyor. androidauthority.com sitesinde yapılan habere göre, 2018 itibariyle ABD’deki yetişkinlerin %16’sı akıllı saat kullanıyor. Giyilebilir teknolojilerin büyük bir hızla geliştiği günümüzde, akıllı saatler tamamen farklı bir giyilebilir teknolojiye dönüşebilir ve belki de telefonları bile gereksiz kılacak özelliklere sahip olabilir. Nasıl mı? Belki de tam da bu videodaki gibi.
İlgini Çekebilir
Biz Salı İnsanlarıyız.
Hepimizin öğretmeni Morrie Schwartz’a saygılarımız, bizi Morrie ile tanıştıran Mitch Albom’a sevgilerimizle…
Her hafta Salı günleri hayat ve hayatın içindeki konular üzerine bir araya gelmek seni de keyiflendiriyorsa aramıza katıl, her Salı mailini kontrol etmeyi unutma.